Babası öldü. Yetim büyüdü. Üvey evlat oldu. Tutuklandı. Hapse atıldı. Sürüldü. İşsiz kaldı. (Şöyle yazıyordu o sıkıntılı günlerde kaleme aldığı günlüğüne: Harcamalarım fazla değil, zira gelirim hep az.) Hastalandı... Böbreklerinden. Vuruldu... Göğsünden. Mesleğinden atıldı. İdama çarptırıldı. Kardeşleri öldü. Çocuğu olmadı. Boşandı. Karaciğeri iflas etti.
Evet, bu insan
Mustafa Kemal ******
42 Yaşında Türkiye Cumhuriyeti CUMHURBAŞKANI oldu. Şimdi düşünün, sizin başarılı olmanızı engelleyen ATATÜRK' ün Karşısına çıkmamış bir engel var mı Sağlığınız mı bozuk? ******' ünde bozuktu!
Paranız mı yok? ******' ünde yoktu!
Çevrenizde sizi çekemeyenler mi var? ******' ünde vardı! Aileniz çok zengin değil miydi? ******' ün ki de değildi!
Bazı yakın arkadaşlarınız sizi arkadan mı vurdu? ******' e de vurdular! Amirleriniz hakkınızı mı yiyor? ******' ün kini de yemişlerdi!
Sizden daha beceriksiz ama hırslı insanlar, sizden daha hızlı yükselip, size amirlik mi yapıyor? ******' ün de başına gelmişti! Geçmişte bazı denemelerinizde başarısız mı oldunuz? ******' de olmuştu! Hakkınızda idam fermanı çıktığı için mi başarılı olamıyorsunuz? ******' ün de başına gelmişti! Evladı olmayan bir yetimin, duygularını anlatın... Anlatın ki, o yetimin, evlatlarımıza bıraktığı hediyenin kıymetini anlasın evlatlarımız.
Cumhuriyet, çocuklara anlatıldığı gibi, folklorik bir müsamere coşkusundan ibaret değil çünkü...
Anlatın ki, kökeninde barınan derin hüznü kavrasınlar.
İşte liste yukarıda. Kısacık ömründe bir insanın başına ne felaket gelebilirse, gelmiş...
Bunu anlatın. Direnen... Teslim olmayan ruhu anlatın.